Kurak geçen bir yazın ardından Karabük, yeterli yağış alamamanın ağır faturasıyla yüz yüze. Kent merkezinde ve Safranbolu başta olmak üzere birçok mahallede son haftalarda sıklaşan su kesintileri, vatandaşların günlük hayatını doğrudan etkiliyor. Musluklardan akan suyun artık lüks sayıldığı bir döneme girildiğine dair şikâyetler artıyor; “su hayattır” sözü bugün her zamankinden daha anlamlı hale geldi.
Ulusal ölçekte de tablo iç açıcı değil. Devlet Su İşleri’nin son dönem verilerine göre Türkiye genelinde barajlardaki doluluk oranı ortalama olarak yüzde kırk iki seviyelerine geriledi. Bu düşüş, birçok ili su güvencesi riskiyle karşı karşıya bıraktı. Uzmanlar, yağış azlığının yanında artan sıcaklıklar, hızlı buharlaşma ve kontrolsüz su tüketiminin krizi derinleştirdiğini belirtiyor.
Karabük’te Karasu kaynağında yeterli su olduğu söylenilmesine rağmen, şehir merkezinin ve Safranbolu’nun su ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Hatta geçtiğimiz haftalarda Karabük ve Safranbolu Belediyesi arasında Karasu Kaynağı ile ilgili tartışmalar kamuoyuna yansımıştı. Altyapı kayıpları, artan tüketim ve yetersiz rezervler nedeniyle kentteki su kesintileri sürebilir. Karabük’te özellikle akşam saatlerinde başlayan kesintiler, vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırıyor.
Bursa’da barajlar neredeyse boş
Bursa’da durum çok daha kritik. BUSKİ verilerine göre kentin içme suyu barajlarının ortalama doluluk oranı yüzde 0,54 seviyesine kadar geriledi. Doğancı ve Nilüfer barajlarında su seviyesi alarm veriyor. Kentte sanayi kullanımı ve yüksek nüfus yoğunluğu, mevcut kaynakları daha da zorluyor.
İstanbul ve diğer büyükşehirlerde tablo benzer
İstanbul’da baraj doluluk oranı son haftalarda yüzde kırk civarına kadar düştü. Ankara, İzmir ve Konya gibi büyükşehirlerde de durum farklı değil. Artan nüfus, kuraklık ve aşırı tüketim birleşince su rezervleri hızla tükeniyor.
Yağış alsa da kuraklık riski taşıyan iller
Trabzon ve Rize gibi bazı iller, bu yaz döneminde yüksek yağış almasına rağmen su yönetimi açısından risk altında. Çünkü iklim değişikliği yalnızca yağış miktarını değil, yağışın zamana yayılma şeklini de değiştiriyor. Kısa sürede yoğun düşen yağışlar barajlara tam olarak yansımıyor, yer altı sularını da besleyemiyor.
Neden bu noktadayız?
Uzmanlara göre tablo çok yönlü:
- İklim değişikliği nedeniyle mevsim dengesi bozuldu, yağışlar azaldı.
- 2025 yazında artan orman yangınları, toprağın su tutma kapasitesini azalttı.
- Düzensiz göç ve hızlı nüfus artışı, mevcut kaynaklara baskı yaptı.
- Plansız kentleşme, verimsiz tarımsal sulama ve altyapı eksiklikleri sorunu büyüttü.
Özellikle son yıllarda yaşanan düzensiz göç ve nüfus artışı, şehirlerin su tüketim oranlarını ciddi biçimde artırdı. Yetkililer bu konuda henüz kalıcı bir su yönetim planı ortaya koymuş değil.
Bir çağrı: Su hayattır, ihmal edilemez
Karabük’ten yükselen bu çağrı aslında tüm Türkiye’ye aittir. Su hayattır, hayatın en temel ihtiyacıdır.
Tüm siyasileri, yerel yönetimleri ve ilgili kurumları cennet ülkemizin kurak bir çöle dönüşmemesi için birlik olmaya çağırıyoruz.
Kısa vadede su tasarrufu planları, su kayıplarının azaltılması ve kamuoyuna şeffaf bilgilendirme şart. Uzun vadede ise havza bazlı yönetim, modern sulama teknikleri, yağmur suyu hasadı ve iklim değişikliğine uyum projeleri artık bir zorunluluktur.
Yetkililer sessiz, vatandaş susuz…
Karabük halkı haklı olarak soruyor: “Su hayattır, ama bizim hayatımıza kim sahip çıkacak?”