Karabük, Cumhuriyet’in ilk ağır sanayi hamlelerinin sembol şehirlerinden biri. Bir zamanlar bacaları tüten fabrikalarıyla anılan bu kent, bugün ne yazık ki bir bir kepenk indiren işletmelerle gündeme geliyor. Son örneği ise Yavuz Tekstil. 500 kişiye istihdam sağlayan bu fabrikanın kapısına kilit vurulmak üzere.
Burası sadece bir işyeri değil. Her sabah simidini alıp servise yetişmeye çalışan, çocuğunu okula yollayıp makine başına geçen yüzlerce insanın hayatı. Bu kapanış sadece işçileri değil, Karabük’ün ekonomisini, esnafını, servisçisini, hatta bakkalını da etkileyecek.
İşçiler isyanda değil, ama haklı bir feryat içinde. “Biz bu şehre, bu işe, bu ülkeye yıllarımızı verdik. Şimdi neden yalnız bırakılıyoruz?” diye soruyorlar. Haklılar mı? Bence sonuna kadar. Çünkü mesele sadece Yavuz Tekstil değil. Mesele Karabük’ün yatırım iklimi.
Uzun süredir Karabük teşvik kapsamına yeterince alınamıyor. Komşu iller teşvikle yatırım çekip istihdamı artırırken, Karabük tabiri caizse eli kolu bağlı bekliyor. Yatırımcı için bu fark bazen milyonlarca liraya karşılık geliyor. Hal böyle olunca da firmalar rotayı başka illere çeviriyor. Yavuz Tekstil örneğinde olduğu gibi.
Peki bu süreçte ne yapılabilir? Öncelikle milletvekillerine büyük görev düşüyor. Sayın Ali Keskinkılıç ve Sayın Cem Şahin’in bu konuda ses yükseltmesi, sadece Yavuz Tekstil işçileri için değil, Karabük’ün ekonomik geleceği adına da önemli. Ankara’da masaya yumruğu vurmaları gereken bir andayız. Zira Karabük bu yalnızlığı hak etmiyor.
Buradan yetkililere sesleniyorum: Karabük’ün sesi duyulsun. Bugün 500 kişi işsiz kalırsa, yarın bir başka fabrikanın kapısına kilit vurulabilir. Sessizlik bu kente iyi gelmez.
Yavuz Tekstil gidiyor, ama Karabük’ün hâlâ umudu var. Yeter ki sahip çıkılsın..