GÜZELLİK DEĞİL LİYAKAT KONUŞULMALI

Basın, topluma yön veren, kamuoyunu bilgilendiren, doğruluk ve tarafsızlık ilkelerini kendine rehber edinmiş bir güç olmalıdır. Ancak ne yazık ki bazı yerel medya organlarında bu ilkelere gölge düşüren örneklerle karşılaşmaya devam ediyoruz.

Karabük merkezli bir yerel hesabın, yeni atanan bir kadın kaymakam hakkında attığı “manken gibi kaymakam” başlıklı paylaşım tam olarak bu yozlaşmış bakış açısının güncel bir örneği.

Devletin en önemli idari görevlerinden birine atanan bir kamu yöneticisinin mesleki birikimi, liyakati, eğitimi ya da sorumluluk bilinci konuşulması gerekirken; sırf dış görünüşü üzerinden “güzellik” vurgusuyla haberleştirilmesi, basın etiği açısından utanç vericidir. Bu tür manşetler, kadının mesleki kimliğini gölgede bırakmakta, toplumsal cinsiyet önyargılarını yeniden üretmekte ve kamuoyunun dikkatini asıl başarıdan uzaklaştırmaktadır.

Bir kadın kamu görevlisinin başarısı “manken gibi” ifadesiyle süslenmek zorunda değildir. Kadınlar devletin her kademesinde görev alabilir; üstelik bunu fizikleriyle değil, bilgi, emek ve liyakatleriyle yaparlar. Kadını estetik bir objeye indirgeyen bu dil, yalnızca o kişiye değil, kamu kurumlarında görev yapan tüm kadınlara bir haksızlık, hatta bir saygısızlıktır.

Gazetecilik, popülizmle değil, hakikatle yapılır. Haber, “beğeni” toplamak için değil, topluma doğru bilgiyi vermek için üretilir. Kadınların mesleki kimlikleri, dış görünüşleri üzerinden değerlendirilmemeli; başarıları, azimleri ve katkılarıyla gündeme gelmelidir.

Basın özgürlüğü, sorumluluk bilinciyle anlam kazanır. O sorumluluk, bir insanı küçültmeden, ötekileştirmeden, etiketlemeden yazabilmektir.
“Manken gibi kaymakam” değil; başarılı bir kamu yöneticisi, donanımlı bir kadın demeyi öğrenmedikçe, basın özgürlüğü değil, basın çürümesi konuşulmaya devam eder.