“Yalakalık yapan kazanıyor, doğruyu yazan yok sayılıyor!”
Karabük’te yıllardır bir tiyatro oynanıyor. Ve bu tiyatronun seyircisi de, figüranı da, sponsoru da hep aynı: siyasetçiler, bürokratlar ve cukkayı paylaşan çıkar odakları!
Bu satırları yazarken elim titremiyor ama içim yanıyor! Çünkü bu şehirde gazetecilik artık meslek değil, çıkar kapısı olmuş. Reklam pastasını bölüşenler aynı masa etrafında toplanıyor, gerçek gazeteciler ise yok sayılıyor, dışlanıyor, itibarsızlaştırılıyor!
Ben Karabük basınının en direnen isimlerinden biriyim. Ve bu yazı bir sitem değil, bu yazı bir isyandır!
Seçimde Gülücük, Sonra Görmezden Gelme!
Seçim zamanı gelince telefonlarımız susmuyor. “Abi bu haberi kaldırabilir miyiz?”, “Şunu biraz daha yumuşatır mısınız?”, “Şu afişi paylaşır mısınız?”
Peki ya şimdi?
Köşe bucak kaçıyorlar. Sanki bu şehirde hiç karşılaşmayacakmışız gibi. Seçimden sonra yüzünü çevirenleri not ettik, bir daha sakın gazetecilik üzerinden çıkar hesapları yapmasınlar.
Ofisimiz Var, Ekibimiz Var, Ama ‘Yok’muşuz!
Karabük Doğru Haber, 2012 yılından beri aktif olarak çalışan, ofisiyle, profesyonel kadrosuyla bu işe yıllarını vermiş bir medya kuruluşu.
Ama gelin görün ki bugün hâlâ bizim ismimizi duymamış gibi yapanlar var. Çünkü biz hiçbir siyasi gücün arka bahçesi olmadık! Çünkü biz “şirinlik” yapmadık!
Çünkü biz “kimseden emir almadık!”
KARDEMİR ve MARZİNC: Kime Ne Kadar Ödüyorsunuz?
KARDEMİR A.Ş., bu yıl yine gazetecilikle uzaktan yakından alakası olmayan isimlere reklam desteği verdi. Biz başvurduk, ama görmezden gelindik.
Neden?
Çünkü bizim kalemimiz satılık değil!
Çünkü biz “şirket güzellemesi” yazmadık!
Çünkü biz “doğruyu yazdık!”
Aynı şekilde MARZİNC…
Halk sağlığını ilgilendiren onlarca iddia ortadayken, kimlere ne kadar para aktarıyorsunuz?
Kendinize “basın mensubu” diyen ama tek derdi susmak karşılığında kazanmak olanlara kaç bin lira ödediniz?
Gazetecilik Hobi Değil, Hayatımız!
Bazı isimler var, başka işlerde çalışıyor, fırsat buldukça haber atıyor, sonra da çıkıp “gazeteciyim” diyor.
Oysa biz bu işi sabahından gecesine kadar yapıyoruz. Bizim için bu iş ek değil, ekmek kapısı!
Ama ne yazık ki Karabük’te sahici olan değil, ses çıkarmayan, “emir eri” olan destekleniyor.
Yeter Artık! Bizi Yok Sayan, Bizim İçin Yoktur!
Karabük’te tarafsız, güçlü, etik gazeteciliğin karşılığı “yok sayılmak” olmamalıydı!
Ama anladık ki bu şehirde hak, adalet, eşitlik sadece nutuklarda var. Uygulamada yok!
Ve biz de diyoruz ki:
Bizi yok sayanlar, bizim için de yok hükmündedir!
Kimse çıkıp da Karabük’te basına eşit davranıyoruz demesin. İnanmıyoruz, çünkü görüyoruz!
Açık Konuşuyorum:
Bu yazıyı okuyan her siyasetçiye, her bürokrata, her “sözde gazeteci”ye sesleniyorum:
Bir gün tekrar kapımızı çalacaksınız.
Ama o gün çok geç olacak.
Çünkü artık biz sadece halk için varız, çıkar için değil!